|
4
/ 5 |
|
III. Murad ve Nurbanu-Safiye Sultan Dönemleri
16.yüzyıl
sonunda Osmanlı sistemi gibi, harem kurumlaşmasının da sarayda tamamlandığı
görülür. Geleneksel Türk-İslâm ailesindeki anaerkil yapının Osmanlı
saray haremindeki gerçek ve değişmez görüntüsü Valide Sultan olmuştur.
Nurbanu Sultan ve Haseki Safiye Sultan'ın çekişmeli ilişkileri içinde
karizmatik iki figür arasında bocalayan III. Murad, bu gerilimli
yönetimin Topkapı Sarayı Harem'inden idare edileceği bir yapılaşmaya
gitmek zorunda kalmıştır. Topoğrafik şartlardan ötürü payeli bir
strüktür üzerinde yükseldiğinden, dönemin klasik mimari anlayışına
uygun bu zengin cephe yapıları, haremde güç paylaşımını da temsil
etmektedir. Cariye koğuşları bu yeni yapılaşmayla görkemli dairelerin
altyapıları olurken, eski Cariye Taşlığı, giderek ikbal ve diğer
kadınefendilerin sade bir cephelemeyle de olsa manzaradan, yani
haremde odaklanan iktidardan pay alabildikleri bir kimliğe bürünmüştür.
Haremde gerek cephede, gerekse Valide Taşlığı'ndaki konumuyla merkez
durumundaki Valide Sultan Dairesi perspektif ve cephe açısından
sarayın en detaylı yapısıdır. Bir cephe kademesiyle kadınefendi
dairelerinden ayrılan Valide Sultan Dairesi, hünkar hamamları sistemi
ile mekânsal açıdan Hünkar Sofası ile başlayan Sultan ve Selamlık
dairelerine bağlanırken, cephede de anıtsal bir revakla vurgulanmıştır.
Valide Sultan Dairesi bu mekânsal önemini tarihte korumuş, Kadınlar
Saltanatı denilen ve Valide Sultanların naibe oldukları 17.yüzyılda
siyasi olayların sahnesi olmuştur.
Mimar Sinan ve Davud Ağa gibi başmimarlar elinde klasik Osmanlı
zenginliğinin ve sanatının kudreti, Hünkar Hamamları ve Hünkar Sofası
ile temsil edilmiştir. Harem ve sarayın en büyük tören, kabul ve
eğlence salonu olan bu kubbeli klasik yapının daha sonraları değişmiş
olan bir cephe görüntüsü ve iç dekoru vardır. Bu sofanın yanındaki
III. Murad Hasodası ise, bir Mimar Sinan yapısı olarak Osmanlı klasik
mimarisinin, Osmanlı mantık ve estetiğinin ulaştığı denge ve simetrinin
canlı bir örneğidir. Osmanlıların üretebildikleri en zengin çinilerle
kaplanmış olan iç mekândaki kubbeli yapı, altyapıya yerleştirilen
bir havuzla dengelenmektedir. Böylece mekân ve cephede yaratılan
padişah, valide sultan ve kadınefendi hiyerarşisiyle, harem kurumlaşmasının
değişmez esasları oluşturulmuştur. Klasik mantıkla yaratılan bu
rasyonel mimarî düzenleme, harem bahçesindeki büyük havuz ile sürdürülür.
Saray sisteminin ve harem hiyerarşisinin Topkapı Sarayı'na yerleştiği
bu devrin diğer bir kompleksi de Şehzadegân Dairesidir. 16. yüzyılda
Anadolu ve İran'la tehlikeli gelişimler gösteren şehzadelerin saray
ve kendi aralarında giriştikleri iktidar kavgaları, sancak beyi
olarak tayin edilen şehzadelerin bu dönemde hareme alınmalarına
neden olmuştur. Ayrıca Fatih Kanunnamesi'nde devletin devamı için
şehzade katline izin verilmesi nedeniyle kamuoyunda saraya karşı
oluşan muhalefet de şehzadelerin harem ve hanedan içinde gözetim
altında yaşatılmalarını gerektirmiştir. 16.yüzyıl sonlarında haremin
devlet üzerindeki otoritesi protokoler cephe yapılarıyla vurgulanırken,
ilk dönem haremin özü olan Altınyol, Başhaseki Daireleri üzerine
de girift Şehzadegân dairesi yapılmış, bu sistem hamamlı I. Selim'in
Kulesi'nin yanı sıra harem bahçesinden kazanılan Şimşirlik bahçelerindeki
yapıları da kapsamış haremin dramatik tarihinin sembolü ve en geniş
dairesi olmuştur.
|
4
/ 5 |
|
|