|
|
|
|
10
/ 22 |
|
Humbaracı Ocağı
Farsça
asıllı bir kelime olan humbara, içine patlayıcı maddeler doldurulmak
suretiyle demirden yapılmış bulunan mermi demektir. Humbaracı da
bu mermiyi havan topu ile kullanan topçu (havan topçusu) demektir.
Humbaranın el ile atılanı (el bombası) olduğu gibi havan topu ile
atılanı da vardır. Ayrıca taş da atılabilrdi.
Daha çok kale kuşatmalarında ve görülmesi mümkün olmayan hedeflere
karşı kullanılan havanlar sayesinde Müslüman Türkler, dikkate değer
başarılar sağlamışlardı. Topçular gibi Kapıkulu ocağına mensub bulunan
humbaracı ortalarının XV-XVI. asırlar arasında ihdas edildiği tahmin
edilmektedir. Humbaracıbaşı adı verilen bir subayın komutasında
bulunan bu ocak mensupları, başlangıçta biri topçulara, diğeri cebecilere
bağlı olmak üzere iki kısımdan ibaretti. Bu ocağın esas kısmının
Kapıkulu gibi maaşlı değil, tımarlı olduğu bilinmektedir. Nitekim
1126 yılı Safer ayının sonlarında Humbaracıbaşı tarafindan Payıtahta
gönderilen bir arızadan, Hotin Kalesi muhafazasında bulunan tımarlı
humbaracı neferatının bulunduğu anlaşılmaktadır. Buna göre humbaracıları
topçu, cebeci, ve tımarlı olmak üzere üç kısma ayırabiliriz.
Bulunması
gereken birçok vesikada isimleri zikredilmeyen humbaracıların müstakil
bir ocak haline gelmesi XVII. asırdan sonra olmalıdır. XVIII. yüzyıl
başlarında büsbütün ihmale uğrayan humbaracılık mesleğinin, günün
şartlan ve Avrupa'daki gelişmesi de göz önüne alınarak yeniden tesisi
düşünüldü. Bir müddet Avusturya'da kaldıktan sonra Osmanlı ülkesine
iltica edip Müslüman olan Fransız asilzâdesi Copmte de Bonneval
(Ahmet Pasa), Birinci Mahmud devrinde Mirimirân rütbesi ile humbaracıbaşılığına
tayin edildi. Humbaracı ocağı, "fenn-i humbara ve sanayi-i
ateşbazîde maharet-i tammesi" olan bu zat tarafindan Avrupa'daki
usûl ve sistemlere uygun bir şekilde teşkilatlandırılmaya tabi tutuldu.
Ahmed Paşa'nın bu konudaki çabaları sonucunda Bosna'dan 301 nefer
alınarak her 100 kişi bir "oda" teşkil etmek üzere bir
ocak vücuda getiriliyor, her bölüğe bir yüzbaşı, iki ellibaşı, on
onbaşı, tabib, cerrah ve yazıcılar tayin olunduktan ve ulûfeler
tesbit edildikten sonra teşkilât, humbaracıbaşının emri ve sadrazamın
nezareti altına alınıyordu. Sıkı bir talim ve eğitim ile yetişecek
olan humbaracılardan tahsillerini bitirip olgun bir hale gelenler,
Vidin, Nis, Hotin, Azak ve Bosna"nın serhad kalelerine "Humbaracıbaşı"
olarak tayin edileceklerdi.
Fabrika ve kışlaları Üsküdar'da bulunan humbaracıların,
devlet askerî teşkilâtı bakımından önemli bir yeri bulundukları
anlaşılmaktadır. Yeniçeriliğin ılgası esnasında meydana gelen olaylarda,
devletin yanında yer almış olan Humbaracı Ocağı, Asakir-i Mansûre
ordusu içinde topçulara bağanarak ayrı bir ocak olmaktan çıkmış
oldu.
|
10
/ 22 |
|
|
|