|
9
/ 22 |
|
Topçu Ocağı
Top
dökmek, top atmak ve top mermisi yapmak gayesiyle teşkil edilen
bu ocak da, Kapıkulu ocaklarının yaya kısmındandı. Efradı, Acemi
Ocağı'ndan sağlanırdı. Osmanlı ordusunda ilk top, Sultan I. Murad
zamanında 1389 yılında Kosova Meydan Muharebesinde kullanılmıştır.
Yıldırım Beyâzid tarafindan da gerek İstanbul muhasaralarında gerekse
Niğbolu kuşatmasında topun bir silah olarak kullanıldığı, Aşıkpaşazâde
tarafindan anlatılmaktadır. Görüldüğü gibi Osmanlı Devleti'nin daha
başlangıç yıllarında top, ordunun ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.
Bununla beraber topun silahlı kuvvetlerin ağır ve önemli bir silahı
olarak ordu ve donanmaya yerleşmesini sağlayan, Fâtih Sultan Mehmet
olmuştur. Kale yıkan büyük toplar ile havan topunun mucidinin de
Fâtih Sultan Mehmed olduğu belirtilmektedir. Bu silahın, askeriyedeki
önemi o kadar büyümüş ve devlet ona o kadar ehemmiyet vermiştir
ki, patlatılamayan bir topun patlamasını temin eden kimseleri bile
her türlü vergi ve rüsûmdan muaf saymıştır.
Ocağının top döken kısmı ile top kullanan bölükleri ayrı ayrı
idiler. Toplar, her zaman devlet merkezinde veya fabrikalarinda
döktürülmezlerdi. Bazen kale muhasaralarında kalelerin önünde de
top imal edildiği görülmektedir. Nitekim Sultan II. Murad zamanındaki
Mora ve Arnavutluk seferlerinde, daha sonra da İstanbul kuşatmasında
develerle getirilen malzeme ile buralarda toplar döktürülmüştü.
Osmanlılar, gelecekteki ihtiyaçlarını karşılamak ve devamli bir
şekilde hazırlıklı bulunmak gayesiyle İstanbul'un dışında da top
fabrikaları kurmuşlardı. Bu fabrikalar, hudud veya hududa yakın
yerlerde idi. Bu yerler:
Belgrad, Semendire sancağının Baç (Beç) madeni,
Budin, Içkodra, Praviste, Timasvar ile Asya'da İran sınırına yakın
Kerkük'ün Gülanber kalesi idi. Bu topların mermilerini yapan fabrikalar
da Bilecik, Van, Kigi, Kamengrad, Novaberda ve Baç'da idi. Bu mermiler
(yuvarlak=gülle) için de ayrı ayrı yerlerde depolar yaptırılmıştı.
Her yıl ne kadar mermi ve gülle döküleceği, Divan tarafından planlanıp
Topçubaşına bildirilirdi. Dökümhanelere de buna göre emir giderdi.
Bir gülle dökümhanesinin yıllık ortalama kapasitesi 20-24 bin aded
arasında değişiyordu. Bu mermilerin en küçükleri 320 gram ağırlığında
idi. Bunlar, "Sahî" denilen topların gülleleri idi. Sahîler,
katır sırtında taşınabilen ve yalnız iki topçu eri tarafindan kullanılabilen
küçük, pratik, ateşi seri ve müessir toplardı. "İnce Donanma"yı
meydana getiren nehir gemilerinde de bunlar kullanılırdı. Kale muhasaralarında
surları yıkmak için kullanılan toplar daha büyüktü. Bu topların
gülleleri 70 kg. ağırlığında idi. Top mermisi döken madenlerde dökücü
ustaları ve yeterince işçi vardı.Dökücüler, İstanbul'daki Tophaneden
gönderilirlerdi.
Osmanlılar,
sadece madenî değil, taş gülle de kullanmışlardı. Bu gülleleri demir
olanlardan ayırmak için "Taş gülle" tabirini kullanıyorlardı.
Topçu ocağının en büyük zâbitine (subayına) "Sertopî"
veya "Topçubaşı" denirdi. Bundan başka Dökümcübaşı, Ocak
kethüdası ve çavuşu gibi yüksek rütbeli subayları ile "Çorbacı"
veya "Bölükbaşı", Dökücü halifeleri" gibi subayları
ile Ocak katibi vardı.
Tophanede sivil memurlar da istihdam ediliyordu. Bunlar, Tophane
Nâzin ile Tophane Emini idi. Tophane Emini, tophaneye alınan ve
sarf edilen eşyanın defterini tutar ve her sene hesabını verirdi.
Tophane levazımı, bunun eli ile tedarik edildiğinden vazifesi çok
önemli idi. Bütün bunlardan anlaşıldığına göre Topçubaşı, Dökümcübaşı,
Tophane nazırı, top dökümcüleri kethüdası, Tophane emini ve Topçu
çavuşu Tophane ocağının yüksek rütbeli subaylarındandı.
Topçular, sayıca "Cebeciler"e yakın idiler. XVI. asırda
ocağın mevcudu 1204 nefer iken, XVII. asırda bu sayı 2026'ya kadar
yükselmiştir. Onyedinci asrın sonlarında muharebelerin devamı yüzünden
sayıları 5084'e kadar çıkmıştır.
Oldukça islah edilmesine rağmen Sultan III.
Selim'in tahttan indirilmesi (hal') esnasında Kabakçı Mustafa'ya
iltihak eden Topçu ocağı, isyana istirak etmişti. Halbuki Sultan
Selim, bu ocağın, zamanın şartlarına göre islâh edilmesine ehemmiyet
vermiş, derece ve itibarlarını artırmıştı. Vak'a-i hayriye esnasında
topçular, devlete sadık kalarak Humbaracı ve Lağımcı ocakları ile
birlikte "Sancağ-ı Şerif altına gelmişlerdi. Yeniçeri ocağının
ilgasından sonra Topçu ocağı yeni şekle göre tertip edilmişti.
Topçu ocağı ile çok yakından ilgisi bulunan bir ocak daha vardır
ki, bu da "Top Arabacıları Ocağı"dır. Osmanlıların ilk
dönemlerinde kullanılan toplar, deve, katır ve beygirlerle naklolunan
küçük ve hafif toplardı. XV. asırdan sonra topçuluğun büyük ölçüde
gelişmesi üzerine ve büyük topların dökülmesinden sonra, yenilik
yapan Osmanlılar, bunları araba ile savaşa götürmeye başladılar.
Demek oluyor ki bu ocak, topların daha ziyade tekemmül ederek arabalarla
taşınmasından sonra doğmuştur. Arabacıbaşı adında bir subayın komutasında
bulunan bu ocak da çeşitli ortalara ayrılmıştı.
|
9
/ 22 |
|
|